Rosemary Branch Theatre is one of the our neighborhood theatres. Under the theatre there is also a theatre pub where some days is taking place live piano performance. This cozy, fifty seats theatre, is in five minutes walking distance to our home and has a special place in our hearts for being the first theatre we went in London.
Yesterday evening, we were there again, this time for watching the Promise, an American adaptation of Chechov’s Three Sister written by Sophie Angelson and directed by James Kemp. This is the story of Peters sisters who moved from New York to Nebraska in 1927. Now this is 1938 and the life is not so joyful as it was before…
Amerikan filmlerinden en çok aklımda kalandır “promise”
Yine bir komşu güzelliği ha? Bu arada “Sevgi Bağı” nı okudum,
hep aklımda sen ! Kitap sende var mı?
Sevgi, selam.
Evet Tülinciğim, eve beş dakika yürüme mesafesinde küçücük turşucuk bir tiyatro burası. Mahallede daha sadece altlarındaki pub’ı ziyaret ettiğimiz, daha oyun izlemeye gidemediğimiz 3-4 küçük tiyatro sahnesi daha var. Komşu kapılarını geziyoruz sırayla 🙂 .
Sevgi Bağı’nı 2010’da, piyasaya çıktığı hafta alıp okumuştum. Çok etkileyici bir sevgi ve azim öyküsü. Küçücük kara kuzunun önünde saygıyla eğiliyor insan…
“promise” elbette sözcük olarak aklımda canım. Yorumu okuyunca nasıl kestirmeden yazdığımı anladım söylemek istediklerimi. Sen anlamışsındır ya, ben yine de yazmadan edemedim.
Okumadığın bir kedi öyküsü bulmak ne zormuş ya.
Bu arada benim evim merkeze o denli uzak ki 😦 Günümün neredeyse 4 saati yollarda geçiyor. Bir oyun izlemek, bir konser dinlemek için ben bu mesafeyi katetmek zorundayım. Olsun…Bunlar beni yıldırmıyor gördüğün gibi.
Sen yakınlığın tadını çıkar, keyfine bak.Hayat geçip gidiyor.
Ve kitaptan aklımda kalan cümle;
” talih cesur olanlara iltimas geçer ” Niye mi yazdım? Başka bir ülkede yaşıyor olmak bana göre cesaret işi de, ondan.
Sevgiler kocaman.
Anladım tabii Tülinciğim.
İstanbul’dayken bizim her etkinliğe ulaşmak için (bir saat önce orada olma takıntısı da dahil) trafikti, vesaireydi evden iki saat önce çıkmamız gerekirdi. Burada özellikle bu küçük tiyatro kumpanyaları konusunda şanslıyız, yürüyerek beş dakikada ulaşabiliyoruz.
Buradayken biraz uzak kaldım ama kedinin delisi olduğumdan, evdeki kedili kitapların son 10-15 yıl içinde basılmış olanların çoğunu piyasaya çıktığı hafta alıp okumuşumdur. Hatta birkaç tane piyasaya çıkmasını bekleyemeden, yayıncı ile bağlantıya geçip piyasaya çıkmadan posta yoluyla edindiğim de var 🙂 .
Çok sevgiler Tülinciğim…